7. Hukuk Dairesi 2015/3059 E. , 2015/5034 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 21.03.2007 tarih ve 2007/8-161 E., 2007/155 K. sayılı kararı ile de belirtildiği üzere adil yargılanma ve dinlenilme hakkının bir gereği olarak hakim, taraflara duruşmalarda hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkan vermeli, tarafları usulüne uygun bir biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkana rağmen, duruşmaya gelmek zorunluluğu yoktur. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi, dava dosyasının işlemden kaldırılması veya yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilmesidir.
Dava ile ilgili olan kişilerin davaya ilişkin bir işlemi öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin muhataba bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın çıkarıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal dinlenme ve savunma hakkı kısıtlanmış olur.
AİHM"ye göre de iç hukuktaki duruşmada hazır bulunma hakkını kullanıp kullanmamaya karar verecek olan davanın bir tarafına, duruşmaya katılma imkanı verecek şekilde duruşmanın bildirilmemesi, silahlarda eşitlik ve çekişmeli yargılama ilkelerini özünden yoksun bırakır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Dosya kapsamına göre, taraf vekillerinin hazır bulunduğu 15/02/2013 tarihli duruşmada davalı vekiline tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için 2 hafta kesin süre verilmesi ile davalının bildireceği 2 tanık adına gideri yatırılan avanstan karşılanmak üzere davetiye çıkarılmasına/talimat yazılmasına karar verilmiştir. Davalı vekili süresi içinde 26/02/2013 tarihinde tanıklarının isim ve adreslerini bildirmiş ve davalı tanığı adına 05/04/2013 tarihinde yapılacak duruşmada hazır bulunması ihtarını içerir tebligat çıkarılmıştır. 05/04/2013 tarihli duruşmaya davacı tarafın katılmaması ve davalı vekilinin ise davayı takip etmemesi üzerine dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. 05/04/2013 tarihli duruşmada davalı tanıklarının hazır olup olmadığı ile ilgili yoklama mahkemece yapılmamıştır. Dava dosyasının yenilenmesi üzerine taraflara duruşma günleri tebliğ edilmiş, davalı vekili 06/06/2013 tarihli duruşmaya katılamayacağına ilişkin mazeret dilekçesi sunmuştur. 06/06/2013 tarihli duruşmada davacı vekili "Davalı taraf geçen celse de davayı takip etmemiştir ve bu celsede de tanığını hazır etmemiştir, dosya bilirkişiye tevdi edilsin" şeklinde beyanda bulunmuş, mahkemece davalının mazeretini belgelememesi nedeniyle mazeretinin reddi ile dosyanın bilirkişiye verilmesine karar verilmiştir. Takip eden 05/09/2013 tarihli duruşmaya katılan davalı vekili, dinlenmeyen tanıklarının dinlenmesini, dosyanın takipsiz bırakıldığı duruşmada tanıklarının hazır bulunduğunu, ancak bu duruşma izin alamamaları nedeniyle gelemediklerini, mahkemenin gelecek duruşmaya davet etmeleri halinde hazır bulunacaklarını belirtmesine rağmen davalının talepleri ile ilgili herhangi bir karar verilmeden davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Hukuki süreci bu şekilde olan dava dosyasından, davalı vekilinin süresi içinde bildirdiği tanıklarının dinlenmesi için davetiye gönderildiği, ancak davacının katılmadığı duruşmada davalı tanıklarının hazır bulunup bulunmadıkları tespit edilmeden dosyanın işlemden kaldırıldığı, yenilenen dava dosyasında tarafların davet edilmesine rağmen davalı tanıklarının davetiye ile yeniden davet edilmeyerek dosyanın bilirkişiye verildiği ve davalının talebine rağmen davalı tanıklarının dinlenmesi veya dinlenmemesi yönünde karar alınmadığı anlaşılmaktadır. Yani davalı tanıklarının dosyanın yenilenmesiyle birlikte duruşmaya davet edilmedikleri açıktır. Davalı tanıkları dinlenmeyerek davalı tarafın hukuki dinlenilme ve savunma hakkı ihlal edilmek suretiyle davanın karara bağlanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.