8. Hukuk Dairesi 2014/25034 E. , 2015/1047 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali
Hazine ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali davasının reddine dair . Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 21.01.2014 gün ve 206/32 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Hazine vekili, tapuda davalılar adına kayıtlı bulunan 279 parsel sayılı taşınmazın 3.161,68 m2"lik kısmının kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kaldığını açıklayarak, bu kısmın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 279 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisinin dışında (kara tarafında) kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu (tarihsiz) hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira raporda yedi adet araştırma çukuru açıldığı ve bu çukurlardan alınan verilerin incelendiği, buna göre zeminden dibe doğru 70-150 cm"lik nebati toprak üzerinde uzun yıllar tarımsal faaliyet yapıldığı, denizel veriye rastlanmadığı, bu nedenle de kıyı kenar çizgisinin dava konusu taşınmazdan geçmesinin bilimsel olarak mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ancak dava konusu taşınmazın yüzölçümünün büyük olması (20.730 m2) dikkate alındığında gözlem çukurlarının taşınmazın hangi kısmında açıldığının çok önemli olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, gözlem çukurlarının nerede açıldığı harita üzerinde işaretlenmediğinden bu husus denetlenememektedir. Ayrıca keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi rapor eki olan kroki üzerinde gösterilmemiştir. Bu haliyle bilimsel verilere dayanmayan bilirkişi heyet raporunun denetime elverişli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı açıktır.
Bundan ayrı, dosya içerisinde bulunan 01.12.2008 tarihli, 21.04.2009 tarihli ve 16.10.2012 tarihli bilirkişi heyet raporlarıyla hükme esas bilirkişi raporu birbiriyle çelişmekte olup mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru değildir.
O halde mahkemece yapılacak iş; bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, dava konusu taşınmazda açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi ve anılan eksiklikler giderildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.01.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı Hazine"nin 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nu uyarınca açtığı, davalıya ait taşınmazın kıyı olan bölümünün tapu kaydının iptali ile kıyı olarak tapu sicilinden terkinine karar verilmesine ilişkin davada mahkemenin davanın reddine ilişkin 03.03.2010 tarihli ilk kararının davacı Maliye Hazine"si tarafından temyiz edilmiş; ilk kararı davacı Maliye Hazine"si tarafından temyiz edilmiş, hükmün davanın reddine ilişkin bölümü, hakkında Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 21.06.2010 tarih ve 2010/6506-7264 Esas ve Karar sayılı ilamıyla temyiz talebi haksız bulunarak onanmış; hüküm sadece yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinden sorumluluk yönünden bozulmuştur. Bu bozmaya mahkeme uyma kararı vermiş; verilen 26.11.2013 tarihli kararla davalı tarafın harç, yargılama gideri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. Bu hükmün de her iki taraf vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 24.02.2011 tarihli ilamıyla, bu ikinci hükmünde sonradan 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hazine"nin açtığı tapu iptal/tescil davalarında yargılama giderlerinden sorumluluğu düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 36/A maddesindeki hükmün gözetilerek harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumluluğa karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemenin bu son bozma ilamına uyarak verdiği 21.01.2013 tarihli kararda, 3402/36-A maddesi gözetilerek, davacı Maliye Hazinesi"nin yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Hazine harçtan muaf olduğundan harç konusunda karara yer olmadığına ve davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmiştir. Davacı Maliye Hazinesi bu kararı da temyiz etmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi, dava esastan reddedilerek kesinleşmiştir. Devam eden yargılama sadece harç yargılama gideri ve vekalet ücretine yöneliktir. Mahkemenin bu hususlara ilişkin son kararı usul ve yasaya uygundur. Davanın esası reddedilmiştir. Sonradan konusuz kalan bir dava da yoktur. O halde yeniden “kıyı niteliği” incelemesi ve dava açmada haklılık/haksızlık araştırması yapılmasını gerektirecek bir uyuşmazlık mevcut değildir. Temyiz edilen hükmün onanmasına karar verilmesi gerekir. Açıkladığım sebeplerle değerli çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 20.01.2015