14. Hukuk Dairesi 2018/3135 E. , 2019/5456 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Muratlı Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.05.2017 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.12.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan kabulüne, hükmün düzeltilmesine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşıan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının 414 ada 25 parsel sayılı taşınmazda hissedar ..."nin mirasçısı olduğunu, davalının 24.02.2016 ve 01.03.2016 tarihlerinde hisse satın alındığını belirterek davacı lehine önalım hakkı uyarınca tapu iptal ve tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, dava konusu taşınmazda fiili taksim olduğunu, ..."ye ait payın tüm mirasçılarına intikali yapılmadığından diğer mirasçıların da davada taraf olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, İstanbul Bölge Adliyesi 7. Hukuk Dairesi tarafından davacının isteminin tereke adına olmadığı, tereke yararına ya da terekenin korunması amaçlı açılmış bir dava değil kendi adına tescil istemi içeren tasarrufi bir istem olduğu, başlangıçta davacının aktif dava husumeti bulunmadığı, daha sonra verilen muvafakatlerin geçerli olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvuru talebinin kabulüne, Muratlı Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/12/2017 tarihli 2017/221Esas 2017/479Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekmektedir. Çünkü bu gibi hallerde her ne kadar davacı kendi adına dava açmış olsa da 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 640.maddesi uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden nazara alınması gerekir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki tapu kayıtlarının incelenmesinden dava konusu taşınmazda davacının murisi ...’nin 1680/28800 hisse ile paylı malik olduğu, murisin ölümü ile birlikte davacının diğer mirasçılar ile birlikte elbirliği halinde taşınmazda paydaş olduğu, dolayısıyla davacının dava açmasına dayanak olan payın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde davacı adına tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş ise de 03.07.2017 tarihli muvafakatname başlıklı belge ile davacı dışındaki diğer tüm mirasçıların açılan davaya muvafakat ettikleri ve ... adına tescilini talep ettikleri anlaşılmıştır.
O halde mahkemece, ...’nin davacı dışındaki tüm mirasçılarının açık muvafakatleri bulunduğu gözetilerek önalım hakkına ilişkin diğer tüm şartların gerçekleştiğinin tespiti halinde davacı adına tam hisse ile tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, kararın bir örneğinin İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.