"İçtihat Metni"
Nafaka yükümlülüğüne aykırı davranma suçundan sanık Yusuf Ç....."ın İcra ve İflas Yasasının 344. maddesi uyarınca 10 gün hafif hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kumluca İcra Ceza Mahkemesinden verilen 02.12.2004 gün ve 276-547 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 21.10.2005 gün ve 6330-9440 sayı ile;
"Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık Yusuf Ç....."ın İİK.nun 33/1 maddesi gereğince 10 gün hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığınca dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
Hüküm tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar suç tarihi itibariyle sanığın lehine olan 765 sayılı TCY"nın 102/6. maddesinde öngörülen 6 aylık asli zamanaşımı süresi dolmuştur. 29.03.1939 tarih 22/31 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu sürenin uzaması mümkün olmadığından sair yönler incelenmeksizin hükmün zamanaşımı nedeniyle İİK"nun 366. maddesi gereğince bozulmasına, 1412 sayılı CMUK"nun 322/1 ve 765 sayılı TCK"nun 102/6. maddeleri gereğince davanın ortadan kaldırılmasına" karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 15.11.2005 gün ve 23515 sayı ile;
"Suç tarihi itibariyle sanığa yüklenen ve 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 344. maddesinde düzenlenen nafaka borcunu ödememek suçunun cezasının türü ve üst sınırına göre; dava 765 sayılı TCY"nın 102/5 ve 104/2. maddelerinde yazılı 3 yıllık kesintili zamanaşımına tabi bulunmaktadır.
Sanığın cezalandırılması için şikayetçi vekili tarafından 12.05.2004 tarihinde şikayet dilekçesi verilmiştir.
Nafaka borcunun ödenmemesi hakkındaki şikayetlerde, suçun, şikayet tarihinden geriye doğru 1 aylık nafaka alacağının muaccel olduğu tarihte oluştuğu, zamanaşımının da suç tarihi olan muacceliyet tarihinden hesap edilmesi gerektiği ve bu itibarla dava zamanaşımının dolmadığı, ayrıca hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5358 sayılı İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri karşısında sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır." görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, hükmün bozulmasına ve davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin Özel Daire kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın nafaka yükümlülüğüne uymama suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İnceleme konusu olayda;
Sanığın nafaka yükümlülüğüne aykırı davranma suçundan İİY"nın 344. maddesi uyarınca 10 gün hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Daire; yüklenen suçu maddi yanılgı sonucu mal beyanında bulunmama suçu olarak değerlendirmek suretiyle, dava zamanaşımı süresinin 6 ay olduğu ve hüküm tarihi ile inceleme tarihi arasında bu sürenin geçmiş bulunduğundan bahisle hükmü bozmuş ve davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
Oysa sanığa yüklenen nafaka yükümlülüğüne uymama suçu İİY"nın 344. maddesinde düzenlenmiş olup, maddede yazılı cezanın türü ve üst sınırı itibariyle esasen zamanaşımı süreleri bakımından 5237 sayılı Yasaya oranla sanığın daha lehine hükümler içeren 765 sayılı TCY"nın 102/5 maddesi uyarınca iki yıllık asli ve 104/2. maddesi gereğince en fazla üç yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir.
Bu itibarla, suç tarihi nazara alındığında asli dava zamanaşımı süresi olan 2 yıllık süre henüz dolmamış bulunduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı yerindedir. Ancak, Özel Dairece davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilirken, hükmün diğer yönlerinin incelenmediğinin belirtilmiş olması karşısında, Özel Dairece incelenmeyen bir hususun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesine yasal olanak bulunmadığından, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın diğer yönlerden temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 21.10.2005 gün ve 6330-9440 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için bu Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 06.12.2005 günü oybirliğiyle karar verildi.