1. Hukuk Dairesi 2016/13039 E. , 2019/5647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’un ... parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümünü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın akli melekelerini kullanma yetisinden uzak olduğu gibi kandırılmaya da müsait olduğunu, okuma yazma bilmediğini, davalının mirasbırakanın dini duygularını istismar ederek temlikin gerçekleşmesini sağladığını, satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmaması halinde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, işlemin gerçek satış olduğunu ve satış bedelini ödediğini, işlem sırasında davacının da mirasbırakanın yanında bulunduğunu, mirasbırakanın akıl sağlının yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan ...’nin işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 02.08.2008 tarihinde ölüyle, geriye mirasçı olarak sadece davacının kaldığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı 16.10.1998 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 28.05.2010 gün ve 2010/ 24749- 1440 karar sayılı raporuyla belirlendiğinden, mahkemece ehliyetsizlik nedenine dayalı talebinin reddedilmiş olmasında isabetsizlik yoktur. Ancak, davada ehliyetsizlik yanında muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanılmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece muris muvazaasına dayalı iptal-tescil, olmadığı takdirde tenkis istemi yönünden yukarıdaki ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, daha önce dinlenen tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca yeniden dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte mirasbırakanın davacı ve davalı ile beşeri ilişkileri belirlenerek, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.