19. Hukuk Dairesi 2016/12105 E. , 2017/1230 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıf.)
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarının yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların kabulüne yönelik olarak verilen hükümlerin süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davalı vek. Av.... gelmiş, diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili (asıl davada), müvekkili şirketin davalı banka ile finansal kiralama sözleşmesi yaptığını ve bir kısım araçları bu sözleşme kapsamında kiraladığını, tüm yükümlüklerini yerine getirdiğini, taksitleri tamamladıktan sonra gerekli yasal ödemeyi yaparak araçların mülkiyetini 01.08.2012 tarihinde iktisap ettiğini, kiralanan araç ve makinelerin yurt içinde kullanılmadığını, yurt dışında kullanıldığını, ancak 2006-2012 yılları arasında araçların motorlu taşıtlar vergisi ile trafik sigortasının müvekkilinin hesabından kesildiğini, araçların yurt dışına çıkışının bildirilmesi halinde motorlu taşıtlar vergisi ödeme yükümlülüğünün sona ereceğini, trafik sigortası konusunda da davalının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu şekilde müvekkilinden haksız kesinti yapıldığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 500,00 TL haksız yere ödenen MTV ve 500,00 TL. trafik sigorta bedeli olmak üzere toplam 1.000,00 TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yıllık ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 06.01.2014 tarihli dilekçesi ile davadaki talep miktarını 43.464,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili (asıl davada), yetki itirazında bulunmuş, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını belirtmiş, müvekkili bankanın bir kusurunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili (birleşen davada), asıl davada istenilen alacağın bilirkişi raporu ile 85.443,71 TL olarak belirlendiğini, asıl davada bu alacağın 43.464,00 TL’lik kısmının istenildiğini iddia ederek, bakiye 41.979,71 TL’nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili (birleşen davada), yetki itirazında bulunmuş, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını belirtmiş, zamanaşımı itirazında bulunmuş, müvekkili bankanın bir kusurunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın davalı tarafından kiralanan araçların vergi ve sigorta bedellerine ilişkin yapılan kesintilerin tahsiline ilişkin davacı tarafından açılmış alacak davası olduğu, taraflar arasında 21.02.2006 ve 16.03.2016 tarihli finansal kiralama sözleşemelerinin imzalandığı, dava konusu araçların mülkiyetinin 01.08.2012 tarihinde davacı tarafa geçtiği, sözleşme konusu araçların 10.06.2008 tarihinde geçici olarak Irak’a ihraç edildiği, söz konusu araçların 2006-2012 yılları arasındaki MTV ile trafik sigortalarının davacı hesabından tahsil edildiği, araçların yurt dışına çıkmış olması ile esasen MTV ve trafik sigorta ödeme yükümlülüğünün sona ereceği, bu konudaki bildirim yükümlülüğünün ise davalıya ait olduğu, davalının bildirim yapmadığı, alınan bilirkişi raporuna göre bu şekilde davacı hesabından 2006-2012 yılları arasında haksız olarak MTV ve trafik sigortası olarak 85.443,71 TL kesinti yapıldığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile 43.464,00 TL’nin 23.11.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline, birleşen davanın kabulü ile 41.979,71 TL’nin 23.11.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir.
29.10.2016 tarih ve 29872 sayılı KHK’nun 16. maddesinin birinci fıkrası, “…20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır…” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenleme gereğince bir karar verilmek üzere asıl ve birleşen davada verilen hükümlerin bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (asıl ve birleşen davada) BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre sair yönlerin incelenmesine ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 16/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.