
Esas No: 2016/3730
Karar No: 2022/473
Karar Tarihi: 08.02.2022
Danıştay 10. Daire 2016/3730 Esas 2022/473 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/3730 E. , 2022/473 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/3730
Karar No : 2022/473
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 01/06/2013 tarihinde gezi olayları olarak adlandırılan gösteriler esnasında, gaz fişeği isabet etmesi sonucu sol gözünü kaybettiğinden bahisle uğranıldığı öne sürülen zararlara karşılık 150.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince; davacının gezi olayları esnasında gözüne gaz fişeği isabet etmesi sonucu yaralandığını somut bilgi ve belgelerle ortaya koyamaması karşısında, meydana gelen zararda idarenin hizmet kusuru bulunduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, İdare Mahkemesince re'sen araştırma ilkesi gereğince olay yerinde bulunan kamera görüntüleri istenilmeksizin karar verildiği, Mahkemece sevk edildiği Adli Tıp Kurumunun düzenlediği raporda, gözünde meydana gelen hasarın ne tür bir cismin isabet etmesi sebebiyle oluştuğunun belirtilmediği, bu yönüyle raporun eksik olduğu, gezi eylemleri sırasında gözünü kaybettiğine ilişkin gazetede haberler çıktığı ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Dairemizin 25/10/2021 tarihli ara kararına cevapların geldiği görülmekle, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, 01/06/2013 tarihinde Ankara ili, Çankaya ilçesi, ... semti, ... Caddesi No: ... adresinde bulunan restoranda garson olarak çalıştığı sırada gezi olayları olarak adlandırılan gösteriler esnasında, restoranın 10 metre gerisinden emniyet güçlerince atılan gaz fişeğinin sol gözüne isabet etmesi sonucu yaralandığı ileri sürülmüştür. Aynı gün kendi imkanlarıyla önce Hacettepe Üniversitesi Hastanesine, sonra Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran davacı, adı geçen Devlet Hastanesinde, ön korneasında yoğun hemoraj (kanama) ve hifema (kan çökmesi) bulunan sol gözünden ameliyat edilmiştir.
Söz konusu hastaneler tarafından davacının beyanına istinaden düzenlenen hasta değerlendirme formlarının olayın öyküsü kısmında, Kızılay'daki olaylar sırasında sol gözüne taş çarptığı bilgisine yer verilmiştir.
İdare Mahkemesince sevk edildiği Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen ... tarihli ve ... karar sayılı raporda; davacının sol göz yaralanması nedeniyle sol gözde görme bulunmadığı ve meslekte kazanma gücünü %36 oranında kaybetmiş sayılacağı mütalaa olunmuştur.
Dairemizin 25/10/2021 tarihli ara kararıyla, olay tarihinde Ankara ili, Çankaya ilçesi, ... semti, ... Caddesi, No:... adresinde bulunan bir restoranda garson olarak çalıştığını gösteren bilgi ve belgelerin gönderilmesi davacıdan; olayın adli vaka olması nedeniyle davacının adı geçen Hastanelerde polis nezaretinde ifadesinin alınıp alınmadığı sorularak varsa bu ifade veya bilgi alma tutanağının onaylı bir örneğinin gönderilmesinin ise Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden istenilmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, olay tarihinde, sigortası olmadığı için anılan restoranda çalıştığına ilişkin belge sunamadığı beyan edilerek bu işyerinde çalıştığını gösteren Kasım 2021 tarihli ücret bordrosu sunulmuştur.
Altındağ İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından ise, Hacettepe Üniversitesi Hastanelerince düzenlenen adli olgu bildirim formu ile aynı hastanelere giriş yapan adli vakalara ilişkin polis kayıt defteri dosyaya sunulmuş olup, söz konusu formda; davacının kendi isteğiyle hastaneden ayrıldığı, formun 01/06/2013 tarihinde saat 15.42'de düzenlenen ekinin "Şikayeti/Hikayesi" kısmında ise, "yaklaşık 1.5 saat önce sol göze taş (?) çarpması, sol gözde kanama" beyanına; aynı tarihte tutulan polis kayıt defterinde de, davacı hakkında "eylemden geldi" kaydına yer verildiği, ayrıca Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hastane polisinin bulunmadığı, hastaneye adli vaka gelmesi halinde olayların hastane görevlileri tarafından bildirildiği, belirtilen tarihte olayın olduğu polis merkezi veya başkaca bir birim tarafından yapılan herhangi bir adli işlemin mevcut olmadığının tespit edildiği belirtilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, Anayasanın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan sosyal risk ilkesi gereği tazmin etmesi gerekmektedir. İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kolektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi, Anayasa'nın yukarıda öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Bu bağlamda, yargısal ve bilimsel içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesinin uygulama alanına; "terör olayları"nın yanı sıra, ani bir şekilde gelişmesi nedeniyle idarece öngörülemeyen ve engellenemeyen, müdahale edilmesi halinde daha ağır sonuçların doğması kaçınılmaz olan geniş çaplı "toplumsal olaylar" ile sınırlarımıza komşu bir ülkede yaşanan “iç savaş” veya “toplumsal kargaşa” nedeniyle ülkemiz sınırlarında oluşan özel ve olağan dışı zararların da dahil olduğunun kabulü gerekmektedir.
Zira, bahse konu olaylar sonucu oluşan zararlar; idarenin faaliyet alanıyla ilgili olmakla birlikte yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, dolayısıyla idari faaliyet ile illiyet bağı kurulamayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan ve salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararlardır. Bu itibarla, söz konusu zararların, belirtilen nitelikleri itibarıyla, zarara uğrayan kişilerin üzerinde bırakılmayarak topluma pay edilmek suretiyle tazmin edilmesi hakkaniyet gereği olup, sosyal hukuk devleti ilkesine de uygun düşecektir.
Bilindiği üzere, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, "terör olayları sonucu uğranılan maddi zararlar" bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hali olup, anılan Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi zararların, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi hükümleri (genel hükümler) çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine hukuki olanak bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden önce meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar ile 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların yanı sıra, -zaman sınırlaması olmaksızın- yukarıda özellikleri genel olarak aktarılan "toplumsal olaylar" ve "sınır ülkelerde yaşanan iç savaş ya da toplumsal kargaşa" sonucu ülkemiz sınırlarında oluşan özel ve olağan dışı zararların genel hükümler çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine herhangi bir engel bulunmamaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerden, davacının sol gözünden yaralanması üzerine kendi imkanlarıyla gittiği Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri ve Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen hasta değerlendirme formlarının olayın öyküsü kısımlarında, davacının Kızılay'daki olaylar sırasında sol gözüne taş çarptığı yönündeki beyanlarına yer verildiği, dosya kapsamında yer alan hastane kayıtlarının ise olay tarihi ile örtüştüğü görülmektedir.
Her ne kadar Dairemizin 25/10/2021 tarihli ara kararına cevaben davacı tarafından eylemlerin gerçekleştiği bölgede bulunan iş yerinde olay tarihinde sigortasız olarak çalıştığı, bu nedenle anılan tarihte söz konusu iş yerinde çalıştığını gösterir bilgi ve belgeleri sunamadığı ifade edilmiş ise de, aynı iş yerinde sigortalı garson olarak çalıştığını gösteren Kasım 2021 tarihli ücret bordrosu sunulmuş; ayrıca UYAP'ta yer alan davacıya ait SGK kayıtlarının incelenmesinden, davacının bahse konu işe sigortalı olarak 09/03/2015 tarihinde girdiği ve halen aynı iş yerinde çalıştığı anlaşılmış; bu çerçevede gezi olaylarının yaşandığı 01/06/2015 tarihinde davacının anılan iş yerinde çalıştığı kanaatine ulaşılmıştır.
Diğer taraftan, olayların gerçekleştiği bölgede bulunan iş yerinde garson olarak çalıştığı esnada sol gözüne taş çarptığı yönündeki davacı beyanları ile bu iş yerinde çalıştığını gösterir resmi belgelerin varlığı karşısında, Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Polis Kayıt Defterinde, 01/06/2013 tarihinde davacının eylemden geldiği yönünde tutulan kaydın, davacının bizzat eyleme katıldığını gösteren bir kayıt değil, söz konusu eylem nedeniyle yaralandığını doğrular nitelikte bir kayıt olduğu sonucuna varılmıştır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının Kızılay'da gezi eylemlerinin yapıldığı 01/06/2013 tarihinde Ankara ili, Çankaya ilçesi, Kızılay semti, ... Caddesi No: ... adresinde bulunan restoranda garson olarak çalıştığı esnada söz konusu toplumsal olaylar sırasında yaralandığı ve eyleme herhangi bir katılımının olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Ancak söz konusu Hastanelerce davacının beyanına istinaden düzenlenen hasta değerlendirme formlarının olayın öyküsü kısmında, davacı tarafından Kızılay'daki olaylar sırasında sol gözüne taş isabet ettiğinin beyan edildiği bilgisinin yer alması ve zarara neden olan cismin polis tarafından kullanılan gaz tabancasından çıkan gaz fişeği olduğuna dair dosya içeriğinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması, diğer bir ifadeyle zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulamaması karşısında, olayın kolluk kuvvetinin kusurlu eyleminden meydana gelmediği ve olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davacıda meydana gelen zarar ile idari faaliyet arasında illiyet bağının, dolayısıyla davalı idarenin hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluğunun bulunduğuna hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığı, ancak davacının herhangi bir dahlinin bulunmadığı toplumsal olaylar esnasında yaralandığının sabit olduğu, bir başka anlatımla toplumsal bir riskin gerçekleşmesi sonucu zararın doğduğu ve bu zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp özel ve olağan dışı bir hal aldığı anlaşılmakta olup, gezi eylemleri sırasında nereden geldiği belli olmayan bir cismin sol gözüne isabet etmesi sonucu yaralanması nedeniyle davacının uğradığı zararın üzerinde bırakılmayarak tüm topluma pay edilmesi suretiyle sosyal risk ilkesi uyarınca tazmin edilmesi hak ve nesafet ilkelerine uygun olacaktır.
Buna göre, Mahkeme tarafından, davacının iş gücü kaybı nedeniyle uğramış olduğu maddi zararın bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle tespit edilerek maddi tazminata, ayrıca dava konusu olay ile davacının engellilik durumu nedeniyle duyulan elem ve üzüntü dikkate alınarak uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.