
Esas No: 2016/6676
Karar No: 2018/2938
Karar Tarihi: 12.04.2018
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/6676 Esas 2018/2938 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalı ...Ş. aleyhine 24/04/2015 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/02/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin 2010 yılında Hakim olarak göreve başladığını, 2011 yılında Adalet Bakanlığı Strateji ve Geliştirme Başkanlığı" nda geçici yetkiyle tetkik hakimi olarak görevlendirildiğini, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kadro çalışmaları sonucunda 25 Nisan 2014 tarihinde çok sayıda tetkik hakim ile birlikte geçici yetkisinin kaldırıldığını, ... Gazetesi’nde 27 Nisan 2014 tarihinde, "17 Aralık Darbe girişiminin ardından devlet kurumlarında paralel yapının tasfiyesine ilişkin görevden almalar Adalet Bakanlığı" na da uzandı. 25 Nisan"da 66 tetkik hakimi görevden alındı" şeklinde haber yapıldığını, haber nedeniyle müvekkilinin kişilik haklarının davalı tarafından ihlal edildiğini belirterek uğranılan manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; haberde davacının ismine yer verilmemiş olmasına rağmen matufiyet unsurunun gerçekleştiği, bu haberle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Matufiyet kelime anlamı olarak, "yöneliklik, yönelmiş olmaklık" olarak tarif edilmektedir. Özellikle kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir.
Matufiyet yargısal kararlarda kullanılan ifadeler ile şeref ve haysiyetine veya özel yaşamına dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden yönünden varlığı aranan önemli bir koşul olarak tarif edilmiş, matufiyetin varlığını kabul için o konuşmada, ya kişinin adından açıkça söz edilmesi ya da konumunun, sıfatının gösterilmesi veya bunlardan söz edilmese dahi konuşma içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, sözlerin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartları aranmıştır.
Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılır (Hukuk Genel Kurulu 16/09/2015 gün ve 2014/4-85 E 2015/1774 K- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E 2010/365 K).
Bu ilke ve açıklamalar kapsamında; somut olayda, dava konusu haberde davacının adına yer verilmediği, haberin genel bir nitelik taşıdığı görülmüştür.
Bu durumda; mahkemece, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.