
Esas No: 2021/2511
Karar No: 2022/16
Karar Tarihi: 17.01.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2511 Esas 2022/16 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2511 E. , 2022/16 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2511
Karar No : 2022/16
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ: …
DİĞER DAVALI : … Müdürlüğü
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/03/2021 tarih ve E:2019/8622, K:2021/1534 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kastamonu Polis Meslek Yüksekokulu öğrencisi olan davacının, Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’nde aranan şartları taşımadığından bahisle yüksekokuldan ilişiğinin kesilmesine ilişkin 12/11/2014 tarihli işlem ile işlemin dayanağı Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’nin Ek-3/V-A-4 maddesinde yer alan “her türlü üriner sistemdeki taş ameliyatları hariç” ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 08/06/2017 tarih ve E:2015/464, K:2017/4986 sayılı kararıyla; düzenleyici işlem yönünden davanın reddine, bireysel işlemin iptaline karar verildiği, düzenleyici işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bireysel işlemin iptaline ilişkin bozulan kısım yönünden ise Danıştay Sekizinci Dairesinin 12/03/2021 tarih ve E:2019/8622, K:2021/1534 sayılı kararıyla; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/02/2019 tarih ve E:2017/2215, K:2019/486 sayılı bozma kararı sonrasında yeniden bir değerlendirme yapılarak;
Yargıtayın 04/02/1959 tarih ve E:1957/13, K:1959/5 sayılı ve 09/05/1960 tarih ve E:1960/21, K:1960/9 sayılı içtihadı birleştirme kararlarıyla hukukta uygulamaya giren usuli kazanılmış hakkın; bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlandığı, ilk derece mahkemesinin doğru bularak uyduğu bozma kararı üzerine, temyiz merciinin, bozma kararı ile benimsediği esaslara aykırı şekilde bozma kararı verememesi anlamına gelen bu ilkenin, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirildiği ve öğretide de kabul gördüğü,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/07/2006 tarih ve E:2006/4-519, K:2006/527 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bu ilkenin kimi istisnalarının bulunduğu, mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili bir yasa çıkması, uygulanması gereken bir yasa hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hallerinde usuli kazanılmış hakka göre değil, ortaya çıkan yeni hukuki durumlara göre karar verilmesinin gerektiği, bunların dışında, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış hakkın uygulanmasının mümkün olmadığı,
Öğretide, istisnaların bunlarla sınırlı olmadığı, bugüne kadar artarak geldiği gibi bundan sonra da yeni istisnaların olabileceğinin savunulduğu,
Danıştay kararlarında da, usuli kazanılmış hak ilkesinin uygulandığı ve temyiz incelemesi sonucunda verilmiş olan bozma kararına uyulmak suretiyle verilen kararın, Dairesince yeniden temyizen incelenmesinin bozma kararına uygunluk yönünden yapılacağının belirtildiği,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 50. maddesinin (4) numaralı fıkrasının; "Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır." hükmünde, aynı Kanun'un 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 50. maddesinin (5) numaralı fıkrasının; "Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur." hükmünde olduğu,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca kararları bozulan Dairelerin, bozma kararına uyup bu kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine kararda belirtilen hukuki esaslar doğrultusunda hüküm kurmaktan başka bir seçeneği bulunmadığı ve bu durumda, lehine bozulan taraf açısından usûli kazanılmış hak oluştuğu, bununla birlikte, kanunda geçmişe etkili bir değişiklik yapılması, o konuda sonradan bir içtihadı birleştirme kararının alınması, Anayasa Mahkemesince kanun hükmünün iptal edilmesi, kamu düzenini ilgilendiren bir usûl kuralı dikkate alınmadan karar verilmiş olması, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuruda aynı konuda hak ihlaline karar verilmesi gibi durumlarda usûli kazanılmış haktan söz edilemeyeceğinin yüksek yargı içtihatlarıyla kabul edilmekte olduğu, bu hususun, 2577 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (4) numaralı fıkrasının somut norm denetiminin yapıldığı Anayasa Mahkemesinin 12/06/2020 tarih ve E:2019/115, K:2020/31 sayılı kararının "Anayasa'ya Aykırılık Sorunu" kısmında;
"28. Bununla birlikte yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş olan usuli kazanılmış hak ilkesini hukuki güvenliği sağlama ve kamu yararını gerçekleştirme amacıyla kanun hükmü niteliğine kavuşturan kanun koyucunun yukarıda belirtilen meşru amaçlarla ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde yargılamanın hakkaniyet, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin görmezden gelinerek ya da temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sonuçlandırılması yolunda bir iradesinin varlığından söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla kural, yargı yerlerince usuli kazanılmış hak ilkesinin uygulanmasında hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı ilkeleri gereğince içtihat yoluyla istisnai durumlar öngörülebilmesine engel teşkil etmemektedir. Aksi yönde bir kabulün hukuki güvenlik ilkesinin öz değil sadece şekil itibarıyla korunması anlamına geleceği gibi temel görevi adaleti tesis etmek olan yargı mercilerinin varlık sebebiyle de bağdaşmayacağı açıktır. Belirtilen hususlar dikkate alındığında sınırlama ile ilgililere orantısız bir külfet yüklenmediği anlaşılmaktadır." şeklinde ifade edildiği,
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, usuli kazanılmış hak ilkesinin uygulanmasında hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı ilkeleri gereğince içtihat yoluyla istisnai durumlar oluşturulabildiği, ancak bu istisnai durumlarda oluşturulacak içtihatların hukuki güvenlik ilkesi ile ters düşmemesi gerektiği,
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri arasında sayılan hukuk devletinin en önemli unsurlarından birisi "hukuki güvenlik ilkesi" olduğu, hukuki güvenlik ilkesinin, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde ve uygulamasında bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı,
Buna göre hukuki güvenlik ilkesinin gerçekleşebilmesini sağlamak üzere; hukuki belirlilik, hukuki istikrar ve hukuki öngörülebilirlik olarak adlandırılan üç alt ilke bulunduğu,
Belirlilik ilkesinin, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermeyi ifade ettiği, bu ilkenin, yalnızca yasal belirliliği değil daha geniş anlamda hukuki belirliliği de ifade ettiği, yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirliliğin sağlanabileceği,
Hukuki güvenlik ilkesinin gerçekleşmesini sağlamaya yönelik bir diğer ilke olan hukuki istikrar ilkesinin, hukukun sistem olarak devamlılığını ve var olan kuralların ve uygulamasının istikrarlı olmasını ifade ettiği,
Hukuki öngörülebilirliğin ise, kişilerin, kuralların ve idari ve yargısal uygulamaların ne tür sonuçlar doğurabileceğini öngörerek ve planlayarak yaşamlarını sürdürebilmesini sağladığı, kuralların, uygulamanın ve mahkeme kararlarının birlikte öngörülebilir olması durumunda anılan alt ilkenin gerçekleşmiş olacağı, öte yandan, anılan ilkenin, hukuki bir uyuşmazlığın çıktığı durumlarda, uyuşmazlıkla ilgili kararı oluşturacak olan mahkeme veya hakimin önceden belirli olması ve uygulayacağı usulün de genel olarak belirli ve önceden bilinebilir olmasını gerektirdiği,
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/ Türkiye) kararında hukuki güvenlik ilkesinin; "adil yargılanma hakkının hukukun üstünlüğünün Sözleşmeci devletlerin ortak mirası olduğunu belirten Sözleşme’nin ön sözüyle birlikte yorumlanması gerektiğini belirtmektedir. Hukukun üstünlüğünün temel unsurlarından biri, hukuki durumlarda belirli bir istikrarı garanti altına alan ve kamuoyunun mahkemelere olan güvenine katkıda bulunan hukuki güvenlik ilkesidir. Toplumun yargısal sisteme olan güveni hukuk devletinin esaslı unsurlarından biri olmasına rağmen birbirinden farklı yargı kararlarının devamlılık arz etmesi, bu güveni azaltacak nitelikte bir hukuki belirsizlik durumu yaratabilecektir." şeklinde ifade edildiği,
Dairelerince benzer dosyalarda Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nde davacılar lehine yapılan değişikliklerin Anayasa'da ifadesini bulan eğitim hakkına ve dolaylı olarak çalışma hakkına ilişkin idari düzenlemeler kapsamında değerlendirilerek lehe meydana gelen değişiklikler işlemin ihdas tarihinden sonra dahi meydana gelse yargılama sürecinde dikkate alınması gerektiği görüşüyle davacılar lehine çok sayıda karar verildiği, Dairelerinin istikrar kazanmış bu uygulamasına aykırı olarak bu dosya özelinde Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nde davacı lehine yapılan değişiklikler dikkate alınmadan verilecek bir kararın hukuki güvenlik ilkesinin ihlali anlamına geleceği,
Olayda, mesane taşı ameliyatı olması nedeniyle PMYO'dan ilişiği kesilen davacının ilişiği kesildiği tarihte yürürlükte olan 04/08/2003 tarih ve 25189 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’nin EK-3/V-A maddesinde; her türlü üriner sistem taşları ve ameliyatlarının öğrenciliğe engel olduğu düzenlemesine yer verilmesine karşın; 29/09/2019 tarih ve 30903 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’nin eklerinde yapılan değişiklikle EK-3/8-A-3-a maddesinde; "0,5 cm’den küçük (0,5cm dahil) olan üriner sistem taşları sağlam kabul edilir." düzenlemesi ve EK-3/8-A-4 maddesinde; "Üriner sistem taşlarının boyutundan ve sayısından bağımsız olmak üzere, organ veya doku kaybına neden olmamak, anatomik bütünlüğü bozmamak, organ ve sistem fonksiyonlarında kayba neden olmamak koşuluyla, üriner sistem taşları için yapılmış olan 3 ve 3’ten az başarılı cerrahi girişimler sağlam kabul edilir." düzenlemesine yer verildiği,
Belirtilen tüm bu hususlar birlikte değerlendirilerek Dairelerince, davacının 29/09/2019 tarihinde Yönetmelik'te lehine yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak 15/10/2020 tarihli ara kararı ile Ankara Şehir Hastanesine sevk edildiği, ilgili hastanece düzenlenen … tarih ve … sayılı sağlık kurulu raporunun karar hanesinde; "ETSŞY EK-3,8-A-4'e uyar. PMYO ÖĞRENCİSİ OLUR." ibaresine yer verildiği,
Bu durumda; sevk edildiği hastane sağlık kurulunca Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği'nde aranan şartları taşıdığı anlaşılan davacının, Polis Meslek Yüksek Okulu'ndan ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle anılan işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idarelerden İçişleri Bakanlığı tarafından, davacının sevkedildiği hastanede Danıştay Sekizinci Dairesi tarafından verilen ara kararından alıntı yapılan ifadelerle, kişinin klinik durumu hakkında hiçbir ayrıntı verilmeksizin PMYO öğrencisi olabileceği yönünde rapor verildiği, bu nedenle raporun aynı hastaneye iade edilerek düzeltilmesi veya davacının başka bir hakem hastaneye sevkedilerek rapor aldırılması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerden İçişleri Bakanlığının temyiz isteminin reddine,
2.Dava konusu bireysel işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 12/03/2021 tarih ve E:2019/8622, K:2021/1534 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 17/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.