11. Ceza Dairesi 2019/1553 E. , 2019/1847 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 17.01.2019 tarihli ve 2018/15919 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 28.01.2019 tarihli ve KYB-2019/7435 sayılı ihbarname ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2010 tarihli ve 2009/622 esas, 2010/638 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı suç işlemesi sebebiyle dosyanın yeniden ele alınarak İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/11/2010 tarihli hükmün açıklanmasına ilişkin İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/12/2017 tarihli ve 2017/405 esas, 2017/552 sayılı kararının "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mahkemece anılan fıkra uyarınca değerlendirme yapıldıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, sadece sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Kanun yararına bozma, hâkim veya mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilen olağanüstü bir kanun yoludur.
5271 sayılı CMK‘nin 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Kanun yararına bozma konusu karar veya hükmün hukuka aykırı olmakla birlikte hukuken geçerli bir karar veya hüküm olması gerekir. Henüz kesinleşmeyen kararlar aleyhine kanun yararına bozma isteminde bulunulamaz.
Bu bilgi ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yokluğunda verilen ve sanığın Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda 11.12.2017 tarihinde alınan beyanında bildirdiği “ ... Mahallesi ... Sk. No:... Belediyesi Aydın“ adresine tebliğe çıkartılan gerekçeli kararın, muhatabın çarşıda olduğundan bahisle 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 21/1. maddesi gereğince tebliği sonrası, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın 03.04.2018 tarihli ve 2018/2-9759 sayılı kanun yararına bozma talepli fezlekesinin Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü‘nün 08.05.2018 tarihli ve 2018/5525 sayılı yazısı ile hüküm etiğinin doğru olmadığı ve bu husustaki usulüne uygun açıklamaların yer aldığı şerhi içerir şekilde sanığa gerekçeli karar tebliği de yapılmadığından bahisle iade edilmesi nedeniyle, usulüne uygun meşruhatı içerir zarfla birlikte gerekçeli kararın sanığın mahkemede bildirdiği adresine yeniden tebliğe çıkartıldığı ve muhatabın adresten ayrıldığından bahisle iade edilmesi sonrası, bu kez sanığın MERNİS adresine “MERNİS“ ibaresi konulmaksızın çıkartılan tebligatın da muhatabın adresten ayrıldığından bahisle iade edilmesi üzerine, aynı adrese 12.09.2018 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 35. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin, sanığın Kanun"un 35. maddesine göre tebligat yapılan adresinin, tebliğ tarihinde MERNİS adresi olarak kayıtlı olması nedeniyle aynı Kanun"un 21/2. maddesi yerine 35. maddesine göre yapılan tebliğ işlemini usulsüz kıldığı cihetle, talebe konu ilamın usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve bu haliyle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı anlaşılmakla, İstanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi‘nin 25.12.2017 tarihli 2017/405 Esas ve 2017/552 Karar sayılı ilamı henüz kesinleşmediğinden, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteminin CMK’nin 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 25.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.